sim


<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d9306111\x26blogName\x3dSimiole+Paris+Carnet.\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dSILVER\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://simiole.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr_TR\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://simiole.blogspot.com/\x26vt\x3d6726915431753523835', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script> <!-- --><div id="b-navbar"><a href="http://www.blogger.com/" id="b-logo" title="Go to Blogger.com"> <img src="http://www.blogger.com/img/navbar/3/logobar.gif" alt="Blogger" width="80" height="24" /></a><form id="b-search" action="http://www.google.com/search"> <div id="b-more"><a href="http://www.blogger.com/" id="b-getorpost"> <img src="http://www.blogger.com/img/navbar/3/btn_getblog.gif" alt="Get your own blog" width="112" height="15" /> </a><a href="http://www.blogger.com/redirect/next_blog.pyra?navBar=true" id="b-next"> <img src="http://www.blogger.com/img/navbar/3/btn_nextblog.gif" alt="Next blog" width="72" height="15" /> </a></div><div id="b-this"><input type="text" id="b-query" name="q" /><input type="hidden" name="ie" value="ISO-8859-9" /> <input type="hidden" name="sitesearch" value="simiole.blogspot.com" /> <input type="image" src="http://www.blogger.com/img/navbar/3/btn_search.gif" alt="Search" value="Search" id="b-searchbtn" title="Search this blog with Google" /> <a href="_javascript:BlogThis();" id="b-blogthis">BlogThis!</a></div></form></div> function BlogThis() {Q='';x=document;y=window;if(x.selection) {Q=x.selection.createRange().text;} else if (y.getSelection) { Q=y.getSelection();} else if (x.getSelection) { Q=x.getSelection();}popw = y.open('http://www.blogger.com/blog_this.pyra?t=' + escape(Q) + '&u=' + escape(location.href) + '&n=' + e scape(document.title),'bloggerForm','scrollbars=no,width=475,height=300,top=175,left=75,status=yes,resizable=yes');void(0);} --></script><div id="space-for-ie"> </div>

20 Kasım 2005

welcome

Uyari: Bu post .kendi ayaklarina yabanci, dolayisiyla beni de fetisist sananlara, .Ikea da neymis'cilere, .Paris ay cok turistik sekerim'cilere zararlidir. Bu uc kisma giren okuyucularin acilen sag ust kosedeki kucuk carpi isaretine basarak sayfayi terketmeleri rica olunur. Klasman disi misafirlere bu olaganustu uzun postta iyi eglenceler diler, en kisa zamanda tekrar bekleriz.

''Iki gonul bir olunca samanlik seyran ol..''abilir tabii ki. Ama yerler parke degil de beyaz karoysa, isik sari degil de florasansa, ve iki gonulden disi olani biraz takintiliysa, durum tamamen degisir. Gecen gun olay cikarip agladim ''bu eve hala yerlesemedik uhu uhu'' diye, patetik olabirim, kabul ediyorum ama estetik diye birsey var degil mi? Terapist O. sakinlestirmeye calisti, allahtan ''tamam yarin soz Ikea'' cumlesi sonlara dogru aklina geldi de krizim sona erdi. (Kadinlarin o karmasik derin sorunlarinin cozumu aslinda o kadar basit ki sevgili erkekler. Bunu ogrenmedikce hicbir sansiniz yok. Uyanin) Ertesi gun oldu, yardimci kuvvet olarak er ryan'i da yanimiza aldik ve trene atladigimiz gibi Ikea'nin yolunu tuttuk. Sonuc: -en onemlisi- kipkirmizi bir hali (70 euro verdik, asla pisman degiliz), kipkirmizi ayakli bir masa (19 euro) ve daha az onemli bir dolu ivir zivir. Her adimi -Ikea'ya tapiyorum- cumlesiyle attim, bunu itiraf etmekte bir sorun goremiyorum. Tuketim toplumu kolesiyiz zaten, bunu kim inkar edebilir ki? Hatta ben artik ''cifter tuketim toplumu'' yonunde ilerledigimizi dusunuyorum. Hayir bir tane almayin iki tane alin, daha ucuz. Gozluk mu aliyorsunuz (alain afflelou), bir tane de biz verelim. Bir manto mu istiyorsunuz (promod), buyrun ikincide yuzde seksen indirim...Ama biz kult film Fight Club nesliyiz. Hem satin alir hem elestiririz. Filmde, Edward Norton, evinden bahsederken soyle diyordu: '' Tipki digerleri gibi, Ikea'nin kiskirtici icgudusunun kolesi olmaya basladim. Zekice tasarlanmis bir sey gordugumde, ornegin ying-yang desenli bir kahve masasi, dayanamiyorum ve ona sahip olmam gerektigini dusunuyorum. Kataloglarin sayfalarina gomuluyorum ve beni en iyi yansitacak yemek odasi setinin ne olacagina merakla bakiyorum''. Yaaa, vah vah materyal dunya bagimlisi Ikea boy. Biz senden cok farkliyiz cunku. Asmisiz bazi seyleri. O leopar desenli muhtesem koltugun ruhunu biliriz biz. (not: Kimse merak etmesin, Bu yazi icin komisyon almiyorum Ingvar Kamprad'dan) Ve belki sadece bir elestiriye katilabilirim, ucundan. ''Aynilastiriyor Ikea, yakinda her ev kucuk birer magaza halini alacak''. Yine de korkmamiz gerekiyor, dunyadaki bu cesitlilikle o ana daha coook var. Hem ne olur ki hepimizde ayni kipkirmizi hali olsa? Kendimden biliyorum, insani mutlu ediyor, siddetle tavsiye ederim.
Ben terlik giymeyenlerdenim, o beyaz karolar buz gibi her zaman.Karin agritici.
Ama artik cirilciplak mutlu ayaklarim. Halinin uzerine oyuncaklarini yaymis kendi kendisine saatler geciren cocuklar gibiyim. (Yan masadan soran kiza hemen cevap: o kirazli ayakkabiyi sali pazarindan almistim)
Yine de evi -doseyip, icinden cikmamak gibi birsey olmamaliydi. Bu yuzden olmadi da zaten.
O. ve ben savasa gider gibi zirhlarimiza burunduk bu pazar. (Burasi eksi sekiz bin derece). Daha dun kuruyordum ''yaz bitti, sonbahar depresyonu'' cumlelerini. Kis oyle bir geldi ki, depresyon aldigim her nefesle buharlasip havaya karisiyor artik. Cok guzeldi, kipkirmizi burnumla hava da henuz kararmamisken kendimizi sokaga atmak. Notre-Dame'in onu o kadar kalabalikti ki...Herkes cilginca fotograf cekiyordu. (Ki bu olaya da karsi degilim, ceksinler, daha cok ceksinler. Ben bile bu kadar seneden sonra hala minik digitali cantama atmadan evden cikmiyorum. Biri gorse japonlardan farkin yok der. Ben de o birine soyle derim: Biraz daha sag gec, hih tamam kipirdama, bitti. Ama ayakkabilarini cektigimi soylemem) Fotograf cekenin mumkun oldugunca hizli olmasi gerekiyor nitekim. Sana soyluyorum, duy beni: Tasin ustune cikmis, kollari ve tek bacagi havada, cok cilgin ve inanilmazzz mutlu ifadeyi yuzune asmis vietnamli genc, sen nasil bir dakika boyunca -o sogukta-hic kipirdamadan oylece dondun kaldin? Biz gulmekten yerlere yattik, sana birsey olmadi. Sonra yurumeye devam ettik, 4. arr'in belediyesinin onune buz pateni sahasi kuruyorlardi yine. (Ilk yorum: Ciddiyetsiz bu adamlar, ikincisi: Demek resmen kis geldi) Bu fotograf belediyenin yan duvari, Willy Ronis expo'sunun afisi. Gidecektik ama pazarlari kapaliymis, yarina kaldi. ( Ben de birgun sergi acacagim, cagdas sanat dalinda -herseyin sanat olabilecegini kabul eden super konsept, iyiki varsin- iste o sergide, fotograflarimi bilgisayar ekranindan duvara yansitacagim. Fotograflar bilgisayarda photoshop ayari -ama benim gibi olumluler icin cok daha anlasilir bir programin icinde- goruntulenecek. Sergiyi gezenler, koltuga oturup fotografin renklerini, kontrasini, boyunu kendileri ayarlayacak, surekli degisen kareler bir yandan da duvarda izlenilebilecek. [Bu son satirlarda gozleri parlayan zeki okuyucu. Cabuk o isigi sondur, cunku bu benim fikrim] Sonra ben meshur olacagim.)
...Ve sevgiliyle yuruduk Marais boyunca, yurumekten yorulduk, hava karardi ve biz iki kisilik bos yer buldugumuz cafe'nin terasina oturduk. Yandaki fotografta yesil birsey var ya, o olmasaydi oturamiyorduk cunku o bir isitici. Icimizi ve disimizi gercekten isitti. Croissant'larimizi yedik, hic durmadik cok konustuk, hatta herkes kalkti, en sonunda biz de kalktik. (Notlar: Bu Marais denilen semt, Paris'in burjuva gay'leriyle unlu. Tum sokaklar sarmas dolas yakisiklilarla dolu. Hepsi super giyinmis, temiz yuzlu ve ilk bakista armani reklamlarindan cikmis gibi gozukseler de, tek bir cumleleri veya bastiramadiklari kahkahalarinin tonuyla bircok kadini agir bir haykirikligina surukleyecek tipler. [Bu durum tabii ki beni ilgilendirmiyor ve ilgilendiremez, ben sadece gozlem yapiyorum] Iste onlarin birbirini goz ucuyla suzmelerini goz ucuyla izlemek cok zevkli bir aktivite. Efendim? Tamam vitrinlere geciyorum hayatim. Bitcek.
Bazi erkeklerin vitrinlere alerjisi oluyor. Ne aci. Oysa benim sevgilim bayilir benimle magazalara girmeye, renklere bakmaya, hatta ben birsey deneyeceksem, saatlerce beklemeye..Ah nasil da bayilir. Bu fotografi bile cekmemem icin elinden geleni yapti. Yok efendim model caliyorum diye kizarlarmis. Orada model yok ki, flas patladigi icin sizin goremediginiz iki minik parfum sisesi var. Ben vitrinlere saatlerce bakabilirim. Cogu zaman sergilenen seye dikkat etmesem de (yalan), mutlaka bir sure nasil sergilendigine takiliyorum(dogru).
Belki meshur olduktan sonra, benden daha meshur magazalarin vitrin dekorunu yaparim. (Paris'te o isi yapip her gece televizyonlara cikan bir adam var. Siyah kemik cerceveli fularli sisko bir gay. Tek yaptigi vitrin disinda elinde telsizi, vitrin icinde calisanlara direktif vermek ''ay onu oraya degil daha saga koy, hayir olmadi olmadi iste'' ve sonra ''ay cok yoruldum bittim canim git bana bir kahve al, kremasi bol olsun seker koyma rejimdeyim biliyorsun'' tarzi bir adam. Ben olsam tabii ki tum dekoru kendim yerlestirir, herkese de gayet kibar davranirdim. (Ama siyah kemik cerceve konusunda galiba adam hakli, orjinal-marjinal-zekiyim, detayi gorur, kendimi dinletirim havasi onda bile varsa..kimbilir bende...off hayaller hayaller. Dunyaya don simiole. Break break.)
............
''Bu kadar zaman boyunca sayfana yazmis olamazsin, bence gizli gizli ders calisiyorsun''

10 Comments:

Blogger simiole paris carnet said...

Alice, zaten en onemli nokta -senin de dedigin gibi- kendi tarzini yaratmak. Her zaman. Yoksa kisisel birsey katmadan, hicbirseyi degistirmeden, olani sergilediginde zaten 'senden' olmuyor o sey. Bu arada amsterdam sonrasi yasadigin sikintiyi cok iyi anliyorum, umarim en kisa zamanda canini acitmasi gecer. Ve bol sans diliyorum sigara
konusunda. Donna bir sen iki, basirin ben de deneyecegim. Sevgilerimle..

Sevgili Alice (c), ikinizin ortasina gecip bir dilek diledim, bakalim gerceklesecek mi :)) Anlattiklarin tam bir sanssizlik ornegi, benim de basima gelseydi heralde ben de cildirirdim. Ama sinirini bozma, dolabiniz da gelecekmis hem, sevgilinle keyfini cikart. Cok opuyorum.

10:38 ÖÖ  
Blogger huysuz said...

k�rm�z� hal� �ok �eker, g�le g�le kullan�n !
ikea konusunda da kat�l�yorum,san�r�m d�nyada birbirine benzeyen bi s�r� 'ikea ev' var art�

10:53 ÖÖ  
Blogger zehra said...

ben o ikea evlerinden birinde ya��yorum ve o evlerde ya�ayan di�er insanlar� �ok seviyorum. h��mmmm k�rm�z� hal� h��mmmm mutfakta olabilirmi ben bi yar�n ikeaya u�ray�m. ak�amada fight club � bilmem ka��nc� kez seyrediyim:)

3:52 ÖS  
Blogger YesilErik said...

Evet evet, arayi cok actik. Fight Club'imiz gelmis bizim de, tekrar izlemek lazim. Malesef canim istedigi zaman Ikea'ya ugramak gibi bir luksum yok, ne gezer burda oyle seyler :(

4:00 ÖS  
Blogger Zeynep said...

simici�im,
biraz uzaklarday�m buralardan. ben de h�l� evimizle u�ra��yorum.
ikea katalo�una bakarken g�zlerim doluyor, 799 ytl olan o k�rm�z� deri koltu�u istiyorum, duvarlar�mda lichtenstein'lar istiyorum kocaman.
ileride olacak.
d�nd���mde b�t�n ka��rd���m yza�lar�n� okuyaca��m.
mwah.

4:06 ÖS  
Blogger simiole paris carnet said...

huysuz ve tatli tesekkur ederim

ezero :)))))

yesil erikcim o zaman biz seni bi parise alalim, hem filmi izleriz hem de ikea turu yapariz

sothyz, seni gormek ne guzel, islerini bitir hemen gel, ve ah o kirmizi koltuk...bir gun olacak. mutlaka :)

9:46 ÖS  
Blogger Ayça said...

" simi hanim sizi ailecek begeniyle izliyoruz, cok seviyoruz, cok tatli bir hanimsiniz, allah ne muradiniz varsa versin" tadinda bir comment yazmak istedim uzun bir suredir blog'u takip eden "sessiz yabanci" olarak. bu kadar uzun bir post'tan sonra da kendi gevezeligimden daha az korkarak yazmis bulundum. (sonuna da "imza bir dost" yazarsam tam olur!)
kisaca okunmakta ve tutulmaktasiniz efendim bir cok insan tarafindan; bunu "me�hur"'luga ilk adim olarak sayabilirsiniz, neden olmasin, tabi tabi.

10:22 ÖS  
Blogger maya said...

cok eglenceli olmus, hem yazi hem de kirmizi haliniz. ankarada da ikea acilsa da ben de su tuketim cilginligina karissam demeden edemedim.

10:59 ÖÖ  
Blogger simiole paris carnet said...

''robolamink hanim biz de bugunden sonra sizi ailecek begeniyle izleyecegiz, cok cool bir hanimsiniz, allah ne muradiniz varsa versin'' veya robolamink sen de buraya gel, birlikte bir klip cekelim, Ankara'da kar da tutmamisken, gercekten meshur oluruz ah ne buyuk bir degisiklik olur.

deniz tesekkurler. En kisa zamanda ankara'ya ikea, Sarper'e bir araba ve size de mutluluklar dilerim

1:40 ÖS  
Blogger YesilErik said...

Simicim sagol, gelmek isterdim seve seve. Gozum gonlum acilirdi biraz valla :) Operim.

3:59 ÖS  

Yorum Gönder

<< Home

Google