guneye dogru
Yuruduk O.nunla elele. Kucukken ki gibi. Istemedigim hicbirseyi hatirlamadim. Komik gitariyla bagira bagira sacma sapan sarkilar uyduran zenci sisko adami gordum, hic yaslanmamis, iste oyle birkac sey vardi zaman cizelgesinin disindaki. Sonsuzlukta bir nokta gibi her biri. Hic degismeyen seyler -bazen- insana ne kadar iyi geliyormus, anladim.
Mami mesaj atti bir gece. "Hidrellez bu gece, dilek tut, dilegin olsun. Annen". Cok tatli, mesajin altina annen. diye yazmasi. Rakamlarla tanimak hic hos degil zaten insanlari.
Ne dilekler tuttum, ne kadari olur bilmem. Yalvardim Kem'e, nolur sen de yap. Dileklerimizi kucuk kagida yazalim, Peyrou parkindaki gole atalim. Ben inanmam oyle seylere, dedi. Ne aci. (Ne istedigini bildigim icin ben onun yerine de dilek tuttum : ust kismi camla kapli bir Opel-miydi acaba markasi...)
Belki de olabilir. Simdi hatirladim.
Sonra trene bindik, ve geri donduk paris'e. Dedim ki kendime ben bu sehirden baska yerde yasayamam, cok zor. Gri rengine cok alismisim. Guneyin renkleri guneyde guzel. Ama goz yanilmalari, her yerde guzel.
ps. binanin butun on cephesi boya. yagli boya. gercek gibi bir saka.
ps2. fotograf makinemi sevmiyorum. Sanki detaylari cekmiyor.Ben goruyorum, o gostermiyor. Ben ayarliyorum, o bozuyor. acaba neden.
0 Comments:
Yorum Gönder
<< Home